Yeterli ve dengeli beslenme kişinin yaşı, boyu, kilosu, işi gibi durumları göz önünde bulundurularak, günlük alması gereken besin ögelerini, vitamin ve minerallerinin tamamını almasıdır. Peki, günlük alması gereken besin ögelerini vitamin ve mineralleri nasıl dengeleyebiliriz? Öncelikle her bireyin diyeti kendisine özeldir. Kişinin yaşı, boyu, kilosu, hamilelik durumu gibi etkenler bütün değerleri değiştirir. Doğru, sağlıklı ve dengeli beslenmek isteyen bireyler bir beslenme uzmanıyla görüşmelidir.
Genel hatlarıyla sağlık beslenmeden bahsedecek olursak; beslenmemizin temeli karbonhidratlar, proteinler ve yağlardan oluşmaktadır. Günlük bu besin ögelerinden gerekli miktarlarda almamız bizim sağlıklı beslenmeye geçişimizin ilk adımı olacaktır.
Beslenmede öncelikle yer verilen besin grubu karbonhidratlardır. Kişi günlük enerji gereksinimin yaklaşık olarak %50’sini karbonhidratlardan sağlar. Her öğünde bulunan karbonhidratların temelini ekmek, pilav, makarna, kuru baklagiller, patates(nişasta) gibi gıdalar oluşturmaktadır. Ekmeksiz sofraya oturmayan bir toplum olarak masalardan eksik edilmeyen ekmek bile fazla yendiğinde pozitif enerji döngüsünde parçalanarak doğrudan enerji kaynağı olan glukoza dönüşür. Karaciğerde depolanan aşırı glukoz, glukojen olarak ya da insülin yardımıyla yağ asitlerine dönüşerek vücudun diğer bölgelerine ulaşıp iç yağ dokusunda depolanır.
Son zamanlarda kilolu bireylerde belirtilen ortak özellik ise karbonhidrat bağımlılığıdır. Dr. Richard Heller’a göre kilo problemi olan kişilerin %75’i karbonhidrat bağımlısıdır. Fazla karbonhidrat tüketimi, kan şekerini yükselterek, pankreasın insülin hormonu salgılamasına neden olur. Bu hormon kandaki şekerin hücre içine girmesini ve enerji için kullanılmasını sağlar. Fakat şeker kullanımı artarak devam ediyorsa insülin de aşırı salgılanır, hücreler ise artık insüline duyarsızlaştığı için insülin direnci ortaya çıkar, bu da vücuttaki yağlanmayı arttırarak, diyabet ve kalp hastalıkları riskini arttırır. Avrupa’da yapılan birçok çalışmaya göre karbonhidrat bağımlılığı uyuşturucu madde bağımlılığına eş değer görülür.
Saflaştırılmış karbonhidratlar vücudumuzda ani ve yüksek bir enerji sağlar. Bunun sebebi ise kana çabuk karışıp kan şekerini yükseltmeleridir. Rafine karbonhidratlar aynı zamanda çabuk harcandığı için kan şekerini yükselttiği gibi ani düşüşlere de sebep olur. Bu ani düşüşler esnasında kişi sinirlenir, halsizleşir, kendini yorgun hisseder. Fiziksel olarak bu değişiklikler bizim vücudumuza içten de zarar verir.
Rafine karbonhidratların kan şekerinde ani yükseliş ve düşüşlere neden olmasının yanı sıra, çok büyük bir besin değerinin bulunmaması da başka bir dezavantajdır. Rafine karbonhidratların besin değerinin düşük olmasının nedeni mevcut besin değerinin kimyasal işlemler sırasında yok olmasıdır. Örneğin, un rafine edildiğinde, içerdiği krom yok olur. Peki neden bunlardan bahsediyoruz? Çünkü krom vücudumuzdaki glukozu yani kan şekeri seviyesini düzenleyen bir mineraldir. Unun rafine edilmesi sırasında, içerdiği kalsiyum, B vitamini, demir, çinko ve potasyum da yok olur.
Yapılan son araştırmalara göre özellikle rafine edilmiş karbonhidratların aşırı tüketilmesi sonucunda karaciğer yağlanmasına sebep olduğu ortaya koyulmuştur. Kandaki insülin değerini aniden artıran işlenmiş basit şekerden uzak durulmalı ancak kuru baklagil, meyve ve sebzeler gibi kompleks karbonhidratların sağlıklı beslenmenin bir parçası olması gerektiği de unutulmamalı ve günlük alınması gereken karbonhidrat miktarı kompleks karbonhidratlardan karşılanmalıdır.