Ağız florası, sağlıklı normal bir bireyin ağız, yanak, dil ve dudak içinde yer alan mikroorganizma topluluklarına verilen addır. Anne karnındayken bebeğin ağız florası sterildir. Doğum kanalından çıkış esnasında annenin vajinal florasında yer alan bakteriler yeni doğanın ağız florasını oluşturur. Ağız ortamındaki en önemli değişiklikler 6. ayda ilk süt dişlerinin çıkması ile başlar. En önemli ve tehlikeli artış ise 6 yaşında daimi dişlerin çıkışı ile görülür. Ağız florası, özellikle bakteriler başta olmak üzere çok sayıda mantarlar, protozoalar ve virÜsleri içerir. Erişkin bir bireyin ağzında iyimser bir tahmin ile yaklaşık 300 civarında mikroorganizma türü vardır. Dışkı florasındaki mikroorganizmaların ise 240-260 arası farklı tür içeriyor olması, ağız dokularının ne kadar zengin bir bakteri topluluğuna konak olduğunu gösterir. Her bir cinsin 100-200 üyesi ve bir o kadar da alt türü olabileceği düşünülürse ağızdaki bakteri çeşitliliği 10.000’ler ile ifade edilebilir. Bakteri sayısından değil çeşitliliğinden bahsettiğimizin altını çizmek isterim.
Yapılan araştırmalar 1 ml tükürükte ortalama 750 milyon bakteri olduğunu göstermiştir. Diş plağının alınan her 1 gr. örnekte ise 200 milyar bakteri hücresi bulunmuştur. Bu mikroorganizmalar ve bağışıklık sistemimiz arasında fizyolojik bir denge bulunmaktadır. Bu dengenin oluşmasında dişler, diş etleri, dil, yanak ve dudak mukozası, tükürük ve varsa diş protezleri etkilidir. Dengeli ve sağlıklı beslenme, etkili sıvı tüketimi, iyi ağız bakımı, çürüksüz ve tam sayıdaki dişler, sigara gibi kötü alışkanlıklar yalnızca tüm sistemimizi etkilediği gibi ağız floramızı da etkileyen faktörlerdir.
Gelin ağız floramızı bağışıklık sistemimizle nasıl dost tutabiliriz 10 maddede kısaca özetleyelim:
1) Ana öğünleri atlamadan ve fazla ara öğün yapmadan dengeli beslenerek
2) Mümkünse ana öğünlerden sonra ve gece uyumadan önce mutlaka diş fırçalayarak
3) Bol su tüketerek dolayısıyla tükürük kalitemizi ve miktarını artırarak
4) Diş fırçalamaya ek olarak diş ipi, dil temizleyici ve gargaralar kullanarak
5) Düzenli diş hekimi kontrolüne giderek tedavi ihtiyacı olan dişlerin ve varsa protezlerin bakımını yaptırarak
6) Asitli içeceklerin kullanımını kısıtlayarak ve tükettikten sonra su içerek, şekersiz sakız çiğneyerek ağız içi pH’ını yükselterek
7) Karbonhidrat tüketimi kısıtlayarak yani dolaylı olarak ağız içindeki bakterilerin besin kaynağını azaltarak
8) Öğünleri mümkünse süt ve süt ürünleri ile sonlandırarak
9) Sigara, alkol, tütün çiğneme, parmak emme, iğne vb cisimleri uzun süre ısırma gibi zararlı ve istenmeyen alışkanlıkları kısıtlayarak
10) Nefes egzersizleri ile stresten uzaklaşmaya gayret ederek
Dikkat edersek yukarıda saydıklarımız aslında sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmazlarından çok da farklı değil. Ağzımız, solunum sistemine, sindirim sistemine kısaca vücudumuzdaki tüm sistemlere açılan ilk kapıdır.
Dolayısıyla giriş kapısını sağlam inşa etmek, vücut binasının sıhhatini koruyacaktır. Tüm bunlara bir de ağız dolusu gülümseme çok yakışacaktır.
Sağlıklı günler dilerim.
Albatros Bilişim Kooperatifi