Şeker hastalığı 2025 yılında dünya üzerinde 300 milyon insanda görüleceği ön görülen ve kan şekerinin olması gerekenden yüksek düzeyde seyrettiği bir metabolik hastalıktır. Bu hastalığın %90’ını Tip 2 Diyabet olarak adlandırılan tür oluşturmaktadır. Genellikle 45 yaş üstü, kilolu ve ailesinde bu hastalığın görüldüğü kişiler risk altındadır. Ancak önlenemez değildir. Lifli gıdalar ile yeterli meyve sebze tüketimi, boya uygun vücut ağırlığının korunması, hareketli bir yaşam tarzı, basit karbonhidrat tüketiminin en aza indirilmesi bu hastalıktan korunabilmek adına yapılabilecekler arasındadır.
Şeker hastalığının nasıl oluştuğu konusunda bilinçlenmemiz bu hastalığa olan savaşımızda ilk adımı oluşturabilir. Normal koşullarda elbette yemeklerin ardından kan şekerimiz yükselmeye başlar. Kanda bulunan şekeri vücut hücrelerimizin içine alarak kan şekeri düzeyini azaltan en önemli faktör ise insülin hormonudur. Bu hastalığın en yaygın görülen türünde insülin salgılanmasına rağmen hücrelere şekeri alamamakta ve kontrolsüz bir şekilde artan kan şekeri dokulara zarar vermektedir. Bu durum kalp ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlamakta ve ilerleyen zamanlarda organ yetmezliğine varan tablolara dönüşmektedir. İnsülin hormonunun görevini yerine getirememesinin en önemli etkenleri ise fiziksel aktivite yetersizliği ve yıllarca süregelen yanlış beslenmedir.
Şeker hastalığı; halsizlik ve yorgunluk hissi, ciltte kuruluk ve kaşıntı, yaraların normalden daha geç iyileşmesi, ayaklarda uyuşma ve karıncalanmaların görülmesi gibi belirtilerle kendini göstermektedir.
Şeker hastalığının seyrin de hekimin uygun gördüğü tedavi yaklaşımının yanında kişinin yaşam tarzında meydana getirdiği değişikler çok önemlidir. Beslenme ve egzersiz hastalığa karşı en önemli silahlarımızdır.
Egzersiz, insülinden bağımsız olarak kan şekerini azaltmaktadır. Bu sebeple fizyoterapistler olarak ana öğünlerden 1-2 saat sonra orta düzeyli fiziksel aktivite yapmanızı tavsiye etmekteyiz. Egzersiz esnasında aktif olacak vücut bölgesine insülin enjeksiyonu yapılmamalıdır. Örneğin bisiklete binecek iseniz bacağınıza veya ağırlık kaldırma planlıyorsanız kollarınıza insülin enjeksiyonu yapmamalısınız. Hastalarımızın egzersiz öncesi güvenli kan glukozu 100-250 mg/dl arasında olmalıdır. 30-60 dk süren bu egzersizler sırasında yaklaşık 10’ar dk. süreli ısınma ve soğuma periyotları mutlaka olmalıdır. Hafif şiddette başlamalı, orta şiddete yavaş yavaş ilerlenmelidir. Fizyoterapistler olarak tempolu yürüme en çok tavsiye ettiğimiz aktivitedir. Hastamızın yaşı, kapasitesi ve becerisine uygunsa yüzme, bisiklet vb. aerobik aktiviteler de yapılabilir. Aynı zamanda iki günde bir olacak şekilde kuvvetlendirme egzersizi de yapılmalıdır. Bu egzersizler 8-10 tekrarlı olacak şekilde elastik bantlar kullanılarak büyük kas gruplarına yönelik olabilir.
Alternatif olarak tai chi ve yoga da düzenli yapıldığında kan şekerinin düzenlenmesinde olumlu sonuçlar doğurmakta bu yüzden tavsiyelerimiz arasında bulunmaktadır.
Hastalarımızın egzersiz sırasında dikkat etmesi gerekenler ;
- Ağır ve zorlayıcı egzersizlerden kaçınılmalıdır.
- Kan şekeri ölçümü egzersiz sırasında da yapılmalıdır. Güvenli aralıkta olduğuna dikkat edilmelidir.
- Önlem olarak fiziksel aktivite sırasında karbonhidrat içeren (kesme şekeri, meyve suyu, vb. gibi) besin bulundurulmalıdır.
- Uygun bir spor ayakkabı seçilmelidir.
- Uygun sıvı alımı yapılmalıdır.
Bu şekilde düzenli devam edildiğinde kan şekeri sonuçlarının da iyileştiğine tanık olunacaktır.
Diyabetli hastalarımızda sinir uçlarında meydana gelen hasarlar sonucunda his kayıpları oluşabilir. Bu sebeple bu hastalarımızda özellikle ayak bakımı önemlidir. Ayaklar her gün temizlenmeli ve kontrol edilmelidir. Ayakkabının iç temizliğine dikkat edilmeli ve tırnak kesiminde yara oluşturmamak adına dikkatli olunmalıdır.
Tüm bunların yanında stresten uzak kalmanızı, öğün aralarında 2-2,5 saati aşmamanızı, 90 dakikadan uzun süre oturmamanızı, sigara ve alkolden uzak durmanızı ve günlük en az 2, 2.5 litre su tüketmenizi tavsiye eder sağlıklı günler dilerim.